14 Nisan 2021

Şunun Şurası Kaç Kişiyiz - Drake Denklemi


    Dağılıyordu...

    Üç kıtadaki milyonlarca insanın üzerinde asırlarca hüküm süren, krallara diz çöktüren o koca çınar...

    Uzun yıllardır yapılan yanlışlar ve zamanında alınamamış tedbirler, ki aslında değişime ayak uyduramamak demek daha doğru olur, sonunda yapıyordu yapacağını.

    Koca imparatorluk dağılıyordu...

    O ise henüz otuz yaşındaydı ve bu durumu kabul etmiyor ve etmeyecekti elbette. Bir diğer yandan ise gerçekçi olmak gerekliydi belkide, ama o kadar da kolay olmamalıydı öyle aç akbabalar gibi bir yaralı aslana üşüşmek. Toplantı sonrası kara tahtadaki bir not ile öğrendi kuzey Afrika'ya gideceğini. Görev kutsaldır ve aslında kendisini uzaklaştırmak ta istiyorlardı bir diğer taraftan tartışmaların merkezinden.

    Ancak yapacak çok fazla bir şey de yoktu, herkesin eli kolu bağlıydı biraz ve bir panik havası vardı. Eğer bir büyük hedefe ulaşmak ise ülkü, yok olma tehlikesini bile göze almak hiç de önemli bir bedel değildi. Kısacası "Ya devlet başa, ya kuzgun leşe". Kader böyleymiş demek; dillere destan, imparatorlukların pırlantası, efsanelerin kraliçesi, yedi tepeli şehirden böyle çıkmak ta varmış. Gizlice...

    Bir Rus yolcu gemisinde sahte pasaportla, tebdili kıyafet yolculuk yapacak ve önce denizleri aşacaktı. Sonrasında işgal altındaki imparatorluk topraklarında bazen deve sırtında ve bazen de yürüyerek geçecekti o kavurucu çölleri.

    O henüz bilmiyor ama kaderinde bir başka gemi yolculuğu daha olacak. Hem de çok, çok daha önemli ve bir milletin kutsal başkaldırısının miladı olacak olan bir yolculuk.

    Günler sonra vardı Libya'ya. Aşiretleri örgütledi herşeyden önce ve işgale karşı savaşı başlattı. Savaşın o günü hedefleri Kasr-ı Harun, eski bir Kartaca harabesiydi. Mücadele kızışmış ve boğaz boğaza kesiyordu, kurşunluyordu, öldürüyordu askerler birbirlerin. Merkez binaya koştuğu sırada üzerlerine dalış yapan bir uçaktan atılan bombanın oluşturduğu basınç onu yere savurdu ve yıkımdan kopan bir taş parçası gözünden yaraladı. Yüzü hakikaten tanınması güç bir hale gelmişti. Bir elinde kanlanmış mendilini gözüne bastırırken, diğer elinde kılıcını tutuyordu. Hiç bırakmamıştı onu ve bırakmayacaktı da hiçbir zaman. O şerefli bir askerdi ve silahı onun onuruydu.

    Yanına ilk ulaşan ve müdahaleyi yapan doktor;"Yaran ağır, burada iyileşemezsin" dediyse de, korkusuz komutan acısını umursamaz bir şekilde haykırdı;

    "Yapacak birşey yok savaşacağız ve yeneceğiz düşmanı, zaten kaç kişiyiz burada."

    Evet kaç kişiyiz?

    Kaç uygarlık, kaç akıllı yaşam türü, kaç akıllı ırk var şu koca evrende?

    Bu mühendis kafası dedikleri şey, başka kafalardan ne daha iyi, ne daha kötü. Sadece böyle. Boynunu büküp kabul etmez, neden ve nasıl diye sorar yorulmadan. Sürekli olarak fen kuralları ile didişir durur. Ama bilir ve çok iyi bilir ki, bu evrendeki yaşamın temelinde herşeyden önce matematik vardır.

    Bizim mühendis başını kaldırır ve bakar uzaya, düşünmeye ve sorgulmaya devam eder. Yaradılışı düşünür, ölümü düşünür, sebepleri düşünür, yolları düşünür ve acaba bu muazzam büyüklük içerisinde benden başkalarıda var mı diye sorar. Ek bir soru daha gelir aklına "Acaba kaç kişi?". Aslında tüm bu soruların cevabını da biliyor ve emin kendinden. Zira kendisini kanıtlamış olan olasılık hesapları muhakkak başkaları da var diyor.

    Birileri bir denklem hazırlamış bile;

    Astrofizikçi Frank Drake, dünya dışı zekanın olup olmadığını, bir diğer deyişle iletişim kurabileceğimiz "N" akıllı uygarlık sayısını tahmin etmek amacıyla; belirsizlikleri ve olasılıkları kullanarak, basit bir yaklaşım geliştirmiş. Bir denklem aslında, Drake denklemi. Bu denklem ile anlamlı bir sonuca ulaşabilmek için öncelikle pekçok olasılığın değerlendirilmesi ve yine pekçok akıllı tahmin yapılması gerekiyor.

    Örneğin kimyasal ve biyolojik süreçlerin "Yaşam"ı oluşturması, ki onca farklı yörünge varken başı boş gezgin bir göktaşının gelip gezegenimize çarpması ve var olan canlı yaşamını neredeyse tamamen yok etmiş olması bir olasılıktır ve kötü bir raslantıdır. Sonrasında gelişen primatların bir kolundan insanın evrimleşmesi, yine sayısız olasılıklar içerisindeki muhteşem bir tanesidir bu defa.

    Ayrıca farklı olasılıkların daha öngörülmesi gerekir; Canlılarda aklın gelişmesi, aynı akıllı canlıların medeniyet kurmaları, bilimsel çalışma metodunu keşfetmiş ve geliştirmiş olmaları, astronomide ilerlemiş ve kendi gezegenleri dışındaki diğer akıllı canlılarla temas kumak istiyor olmaları ve yine tüm bu olasılıkların peşpeşe eklemlenmesiyle süzülen akıllı canlı grubunun kendi kendisini bir şekilde yok etmemesi olasılığı da önemlidir.

    Samanyolu gökadasındaki yıldız ve gezegen sayısının tahmininden başlayıp, astrofizik, psikolojik ve sosyolojik faktörler ile devam etmeliyiz. Galaksimizde bir dünya yılı süresince kaç tane yıldız oluşumu gerçekleştiğinin ve bu yıldızların ne kadarında ekolojik yaşama uygun olası gezegen var olduğu sayısı tahminiyle devam edilmelidir. Bu aşamalardaki bir diğer önemli konu da bildiğimiz yaşam türünün Dünya benzeri olması arayışıdır. Ancak yerküremizde bile bunun olanaksız olduğu yaşam türleri vardır. Yaşamı bulmak tek başına yeterli değildir. Yüzeyi sadece bakterilerle dolu bir gezegenden ziyade, akıllı hayata geçilmiş olması daha da ilginç olacaktır. Aynı akıllı yaşamın, var olduklarına dair gerekli sinyali uzaya yayıyor olması ve buna ek olarak bu sinyalin süresi de gerekli bir olasılık değeridir elbette.

    Tüm bunları aşmak ta yeterli değil elbette. Bu süzülmenin ardından, iletişim kuracağımız diğer uygarlıkların bizlere faydalı olup olmayacağı ise ayrı bir sorudur ve ayrı bir olasılıktır.

    Birileri bu işlere bayağı kafa yormuş ve akıllı bir sonuca da varmış. Peki bu sonuç, bu sayı ne işe yarar?

    Arayış, beklenti ve tahminlerimize bir sınır getirmesi açısından değerlendirince çok anlamlı bir bilgi. Aslında kendimize elimizdekinin biricikliğini ve kendi değerimizi de hatırlatması ve aklımızı başımıza devşirmemiz gereğini söylemesi açısından da değerli.

    Tüm bu olasılıklar değerlendirildikten ve hesap kitap yapıldıktan sonra, ilişki kurabileceğimiz uygarlık sayısı iki bin dört yüz ile yirmi bin adet aralığıda gibi düşünülebilir. Kanımca hiç de azımsanmayacak kadar.

    Emin olun matematik doğruyu söyler, yalnız değiliz.