9 Nisan 2021

Shqiptar'ın Seyir Defteri; Başlangıcın Bile Öncesi

                                   

... Dört nala gelip Uzak Asya'dan, Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim

Bilekler kan içinde, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benzeyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim...

    Büyük ozan ve o ustanın yukarıda da dediği gibi;" Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine". İşte o kalın duvarlar ve o uzun koridorlar, bunu da öğretiyorlar oradaki çocuklara.

    Aramızda binlerce kilometre dahi olsa veya insanlar, biz dün de hep beraberdik ve yine bugün de hep beraberiz. Bazılarıyla aradan yıllar bile geçmiş olsa, her şey son kaldığı an ile tekrar başlar, hiç bir şey eksilmemiş gibi. Eksilmez ve eksilemez, biz bunu öğrendik "Mekteb-i Sultani" çatısı altında.

    Bu hayatta su gibi olmak gerek insana; her kalıba girebilmek, her aralıktan geçebilmek, her zaman temiz ve şeffaf olmak ve yine her zaman yaşamı ve yeniden doğuşu taşımak içinde.

    Çok şey biliyorum diyor bu ademoğlu, ama bilmediklerini bilmediği için, henüz haberdar değil başına neler neler geleceğinden. Ama her zaman ve her şeyden bir kazanım, ki öğrenme de kazanımların en büyüğü bence, bulabilir insanoğlu. Her şey yaşandıktan sonra gelip yine de olanları, ki olanlar ne kadar yüklü dahi olsa, sakinlikle ve bir tebessüm eşiliğinde anlatabilmek dahi elbette bir kazançtır, bir öğretidir bu kalemi tutan kula.

    Son iki sene öyle inanılmazdı ki...

    Evet neredeyse iki sene önce, yani yine yaklaşık bu tarihlerde, bu mavi gezegendeki elli ikinci yılımın tamamlanması hemen, ama hemen iki gün sonrasında liseden bir arkadaşımız vefat etti.

    Zamanın seçimlerine, yaşamın hükümlerine ve oluşların sırasına elbette itiraz veya isyan edecek halim yok. Ancak bir çok konuda en örnek gösterilecek kişi, en olmayacak zamanda, en umarsız hastalığa yakalandı, çok savaştı ve ancak nihayetinde sevgilerimizi de aldı yanına, göçtü gitti. Kanser en beklenmedik köşede yine çıktı ortaya, yaptı yapacağını ve aldı alacağını.

    Dünya'nın neresinde olursak olalım biz hepimiz, her zaman, hep beraberiz dedim ama, bu evrenin fizik kuralları bazen izin vermiyor veya sınırlıyor yan yana olmayı. Lyon'dan yetişemedim cenazeye.

    Aradan bir kaç hafta geçti. Perşembe günlerinden birinde geldim Türkiye'ye ve niyetim ertesi sabah, ilk iş olarak vefat etmiş olan arkadaşımın kabrini ziyaret etmekti. Sormazlar mı adama;" Emin misin?" Kendi planlarımızla, yaşamın o muhteşem ve kimseyi dinlemeyen kurgusu, yani her yeni günün senaryosu aynı mı acaba?

    Değilmiş ve meğerse öyle bir süreç bekliyormuş ki bu kahramanımızı.