11 Nisan 2021

Aydınlık ile Karanlığın Savaşı - Gök Ada Çarpışması

    Bu gece yine aynı sıralarda suyun derinliklerinde ve yine benzer bir hareketlenme var. Dipteki çamur havalandı ve yarı bulanık sularda, daha da karanlık bir bulut dalga dalga yükseliyor. Nehrin yüzeyinde de derinlerden gelen bir hareketlenme oluşmaya başladı bile, ama bu metrelerce uzunluğunda bir salınım. Nehrin kıyısındaki devasa açgözlü timsahlar bile tedirgin, kaçış yok sessiz olup fark edilmemek tek kurtuluş olasılığı.

    Güneş tanrısının baş düşmanı, kötülük timsali, korkulan, hiç sevilmeyen ve hep lanetlenen, karanlık avcı, o büyük korkunç yılan geliyor. Lanetlinin tek bir amacı var. Şafak vaktinden alaca karanlığa kadar gökyüzünde ve sonrasında da gecenin karanlığında kayığıyla dolaşırken onu, yani Ra'yı yer altındaki evine gitmeden önce öldürmek, yok etmek. Şimdi yapamazsa eğer, ki çok güçlü koruyucuları var, bir şansı daha olacak belki. Şafak vakti olmadan hemen önce tekrar deneyebilir şansını.

    Güneş doğmasın, aydınlık değil de insanlar üstünde sürekli karanlık ve kaos olsun istiyor lanetli. Ama o ikisi arasındaki savaş başlangıçtan beri devam ediyor ve başlangıçtan beri başaramadı kötülük. Her şafak vakti güneş doğdu tekrar ve insanların yine ve her yeni günle birlikte yeşeren umutlarını yok edemedi Apophis.

    Ama tekrar geri geliyor Mısır mitolojisindeki kötülüğün, lanetin, karanlığın ve kaosun tanrısı Apophis, nam-ı diğer “Kıta Katili”. Yirmi milyon ton ağırlığında, üç yüz metre çapındaki göktaşı Apophis 99942 saatte otuz yedi bin kilometrelik hızıyla Dünya’ya yaklaşıyor.

    İnsan uygarlığının onu durdurması için önünde az zamanı kaldı. İki bin yirmi dokuz yılında ve tekrar on üç Nisan iki bin otuz altı yılında ve bu ikinci defa otuz iki bin kilometre yakınımızdan geçecek. İki bin otuz yedi yılında da geri gelecek ama en tehlikeli tarih, çarpışma ihtimalinin en yüksek, iki yüz elli binde bir olduğu bu günden on beş yıl sonrası.

    İnsan uygarlığı bir şekilde; ya şansıyla, ya da silahlı roket teknolojisiyle bu felaketi savacak elbette başından. Ama başka, çok büyük bir sorun daha var, yaklaşan birileri daha var.


Bir cisim daha yaklaşıyor...

    Evet bir şey yaklaşıyor. O yaklaşan şey henüz çok uzakta, ancak bir cisimden çok daha fazlası geliyor üzerimize.

    Ne kadar beceriksizler deriz ama denizde iki kayık çarpışabilir elbette ve biraz tatsızlık çıkar muhtemelen. Ama aynı denizde tam yol seyir yapan, iki yüklü nükleer uçak gemisinin çarpışması tam bir felaket olur muhakkak. Ancak ya iki gökadanın, bir diğer deyişle Samanyolu ve Andromeda galaksilerinin çarpışmasına ne demeli.

    Ne derseniz deyin ama sakın olmaz o iş demeyin, çünkü olacak bir günBu çarpışmanın toplumda nasıl bir etki bırakacağının, insanların ne düşüneceğinin veya tarih kitaplarında bu olayın nasıl yer alacağının hiçbir önemi yok, zira yaklaşık olarak dört milyar yıl sonra olacak olan bu olayın sonrasında bunu konuşacak kimse de kalmayacak ne de olsa.

    Ama o kadar endişeye de o kadar gerek yok aslında. Unutmamak gerekir ki, Dünya üzerindeki yaşam yaklaşık olarak ancak bir buçuk milyar yıl daha devam edecek. Zira güneşimizin ömrü sonlanmaya başlarken, bu bağlamda parlaklığı yavaş yavaş arttıkça ve yine aynı paralelde şiştikçe, dolayısıyla çevresindeki yaşanılabilir kuşak yok olacağı için, Dünya üzerindeki su buhar olacak, yerküremiz de diğer pek çok gezegen gibi yaşanmaz bir yer haline gelecek ve sonunda güneşi tarafından yutulacaktır.

    Evet o cisim yaklaşıyor. Bugün bilimsel olarak Hubble teleskopu gözlemleriyle artık biliniyor ki, Samanyolu ve Andromeda gökadaları arasındaki mesafe her saniye yüz yirmi kilometre azalmaktadır.

    Gerçekleşecek çarpışmayı hayal etmek veya boyutlarını anlamaya çalışmak, akıllara zarar. Düşünün bir kere; bünyesinde yaklaşık olarak bir trilyonu aşkın yıldız barındıran Andromeda ile yine bünyesinde üç yüz milyarı aşkın yıldız barındıran Samanyolu gökadaları birbirleri ile kafa kafaya çarpışacak ve birbirlerinin içine girecekler. Yaklaşık bir buçuk trilyona yakın yıldız ve sayısını tahmin bile edemeyeceğimiz sayıda gezegen, göktaşı ve henüz hakkında hemen hemen hiç bir şey bilmediğimiz, bu iki gökadaya ait kara enerjiler çarpışacak. Ne felaket...

    Peki hemen soralım sorumuzu. Andromeda ve Samanyolu nasıl ve neden bu kadar süratle birbirlerine doğru yol alıyorlar? Cevap kısa ve net. Kütle çekimi. Bir diğer deyişle her ikisine de çekim kuvveti yaptırıyor bu yolculuğu. Bizim evrenimizin geçerli fizik kurallarına göre; kütlesi olan her şey birbirlerine doğru çekilirler veya bir başka deyişle kütleleri paralelinde birbirlerine doğru hareket ederler; gezegenler, yıldızlar, göktaşları ve hatta gökadalar.

    Günümüzde, ülkemizdeki göreceli yeni sayılabilecek bir düşünsel akım da diyor ki;

    "Sadece sonsuz uzaydaki kütleler birbirlerini çekmezler ve düşüncenin de gücünü küçümsemeyin sakın. Düşüncenin bir kütlesi yok belki, ama onlar da olayları kütle çekim yasasında olduğu gibi çekiyorlar hayatımıza."

    Bu sebeple diyerek ekliyorlar;" Olumsuzlukları atın kafanızdan, konuşmayın ve düşünmeyin onları. Aksi halde hayatınızı zorlaştırırsınız."

    O yüzden şimdilik düşünmeyelim ne Apophis 99942'yi, ne de Andromeda'yı. Gelin hangi maviliklere yelken açacağımızın hayalini kuralım.