13 Mayıs 2021

Rüzgârların Kralı Aiolos

    Artık kötülükle beslenen geceyi sonlandırmanın vakti geldi dedi kendi kendine. Yatağından kalktı ve en güzel sarı elbisesini üzerine giyerken sırtındaki kanatlarına da dikkat etti her sabahki gibi. Ardından tacını da yerleştirdi başının üzerine ve böylelikle tamamlanmış oldu eşsiz ve göz alıcı güzelliği şafak kızıllığının eşsiz tanrıçasının.

    Dört tane birbirinden güzel süt beyazı kanatlı atın çektiği ışıl ışıl parlayan altın arabasına bindi ve kardeşi güneş tanrısına Dünya’nın tüm kapılarını, yollarını açmak ve onun yeryüzünü ısıtabilmesini sağlamak için gökyüzünde dolaşmaya başladı. Kardeşi de yaydığı ışıklarıyla aydınlık, umut, rahatlık, yeni başlangıçlar ve yaşam sevincini verecek insanlara tekrar bugün de.

    Güzel tanrıça düşündü rüzgâr evlatlarını, nerelerde eser dururlar, hangi yelkenleri doldurur veya hangi ağaçları köklerinden sökerler şimdi. Kim bilir?

    Ama O bilir. Sert esen çocuğu Boreas veya nam-ı diğer Poyraz dondururken denizcileri kış aylarında, diğeri Notos ters eser kardeşine ve denizcileri ısıtır nam-ı diğer lodos ve yaz sağanaklarını taşır. Ama İstanbul’da kabartır boğazı ve getirir yüksek hava. Bir diğeri doğudan eserken, sıcak ve nemli fırtınalar getirir. En uysalı batı rüzgârı bir bahar meltemi huzuruyla yumuşak yumuşak eser, işleri kolaylaştırır ve baharı muştular. Babamın tabiriyle limonata gibi bir hava taşır. Sever onları güzel tanrıça, ne de olsa anneleri

     Ama bir de kasırgalar ve ağır fırtınalar var, denizcileri tedirgin edenler. Ama derler ya, denizcilik yıllarla değil atlatılan fırtınalarla namlanırmış. İşte bu fırtınalar zincirli kapılar ardında tutulurlar ve eğer Poseidon isterse çözülür zincirleri. Çözülür ise zincirler birer çılgın ölümsüz at gibi önlerinde ne varsa yıkıp geçerler, onları dizginleyen ve zincir altında tutan ise rüzgârların kralı Aiolos’tur.

    Ama başka denizler ve başka kıyılar da var, kasırga ve fırtınanın hiç eksik olmadığı. Soğuk, ürkütücü ve hatta korkutucu. Nerede mi?

    Ötelerde çok uzaklarda, güney Amerika kıtasının da güneyinde Ateş Toprakları var. Nam-ı diğer Tierra del Fuego. Macellan boğazının da ötesinde, 53° ile 56° güney enlemleri arasında ve 1520 yılında Macellan tarafından keşfedildiler. Bu bölgenin de ucunda Ushuaia şehri var ve orada Faro del Fin del Mundo, nam-ı diğer Dünyanın Ucundaki Fener var. Daha da aşağıda kıtanın en güney ucu kabul edilen Horn Burnu var ve Atlas okyanusu ile Büyük Okyanus'u birbirinden ayırır.

    Derlermiş ki; Horn Burnu'nu dolanmış yelkenci sayısı, uzaya çıkan insanlardan daha azmış. Yine derlermiş ki 40. enlemden sonra kanun ve 50. enlemden sonra kurtarıcı yokmuş.

    Oradan da aşağısında Antarktika var elbet. Olağan dışı rüzgarların hiç eksilmediği, buzullarıyla, donmuş bölgeleriyle o kıta. Hanı nasıl Everets dağcıların tacıysa, Horn burnu da odur yelkenciler için.

    Tüm bu saydığım yerlere gitmiş, yaşadıklarını kitaplarında okurken bile ürktüğüm ve bir o kadar da kendilerine hayran kaldığım çok usta ülkemiz denizcileri var. Onları hatırlamadan geçmemek gerekir.

    Artık benim in böyle uç maceralar kitap ve belgesellerde olur sanırım. Mais, on ne sait jamais.