Ben ilkokuldayken “Boney M” isimli bir müzik grubu vardı ve tınısı hala
aklımda olan “One Way Ticket” isimli şarkıları. Tren biletini tek yön alan ve
giden…
Hani bir gün deseler; seni koyalım bir uzay aracına ve tek yönlü bir
biletle fırlatıp, gönderelim uzayın derinliklerine doğru. Açık söylemek isterim
ki şarkı da güzel, teklif de cezbedici. Ancak bırakın bugünkü teknolojiyi, yarın
ışık hızı ile ilerleyebiliyor bile olsak benim için yeterli değil. Sadece
gökadamızı bile gezemeyecek olduktan sonra, ki yüz yirmi bin üzeri ışık yılı
genişlikten bahis ediyorum, teklifi hayatta kabul etmem. Eğer hayatımın
kalanını bu işe yatıracaksam, daha çok yer görebilmeyi tercih ederim elbette.
Ama ne dedi usta;”Işık Hızı Evren’in Hız Limitidir”.
Önce biraz anlamaya çalışalım ışık hızını. Işık hızı derken aslında ışığı
oluşturan ve kütleleri olmayan fotonların hızından bahsediliyor elbette. Saniyede
yaklaşık üç yüz bin kilometre, yani saatte bir milyar kilometreden biraz fazla
yol alabilmek demektir. Unutulmaması gereken önemli detay şudur; bu belirtilen
hız, kütlesiz fotonun, havasız ortamda bir saniye içerisinde aldığı yoldur. Daha
kolay anlaşılabilir bir anlatımla; uzun düzlükte saatte üç yüz kilometre hıza
erişmiş bir Formula 1 aracından, yaklaşık üç milyon altı yüz bin kat daha hızlı
olmak demektir.
Söylemesi dile kolay…
Peki neden ışık hızında gidemiyoruz?
Oldukça uzun ve teknik bir cevabı var. Gereğinden fazla uzatmak istemem
açıkçası ve sadece; Evren’deki “Higss Alanı”, kütle kazanımı, direnç,
etkileşim, ağırlık, hafiflik gibi unsurların yer aldığı sebepler paketinden
dolayı ışık hızına erişemiyoruz. Sebepler çokça ve sonuç olarak evrenimizdeki hız
üst sınırı, ışık hızı’na denk. Evrenimizin dokusu, bir diğer deyişle evrenimiz
oluşumu veya sahip olduğu geçerli fizik kanunları dolayısıyla sınırımız burada.
Farklı bir evren varsa, biz onu bulursak ve erişebilirsek eğer, farklı
kanunlarla karşılaşabiliriz oralarda. Bu içerisinde bulunduğumuz durumda ise “Çare
Warp”.
Nedir Warp?
Ademoğlu’nun bilmediğimiz bir gelecekte, Uzay yolculukları için yapacağı
araçların teorik olarak gerçekleştireceği hız birimidir. Bir faktör Warp ile bir
ışık yılı yol, iki faktör Warp ile on üzeri ışık yılı yol, Warp üç faktörü ile
ise yaklaşık otuz dokuz ışık yılı yol alınabilecektir. Kısacası ışık yılı
birimleri aritmetik artarken, Warp birimleri logaritmik artmaktadır. Warp
motorlarının yaratacağı muhteşem çare de işte burada yatıyor. Warp sürüşüyle hem
ışık hızı sınırını aşmayacağız, hem de ışıktan on kat fazla yol alacağız. Biraz
farklı şeylerden, bu teknolojiden konuşalım. İşte konu şimdi değişiyor ve işte
bu yolculuğa ise bilet hiç düşünmeden alınır.
Nedir Pi” sayısı?
Warp sürüşüne hepimiz “Uzay Yolu” filmlerinden aşinayız. Bu film dizisi
yaratıcılarına göre warp sürüşüne “Warp Drive” deniliyor ve iki bin altmış üç
yılında Zefram Cochrane isimli bir bilim insanı tarafından icat ediliyor. Warp motorlarının
yaratacağı sürüşle ışık hızını geçmeden, uzayı bir battaniye gibi bükerek
devasa mesafelere ulaşılabilecek bir mantık kurgulanıyor. Bilim kurgu filminden
gerçek hayata, yani bugüne gelirsek eğer, tarihlerin şaşırtıcı şekilde benzerlikler
içerdiğini göreceğiz. Kurgusal Warp sürüşü, bin dokuz yüz doksan dört yılında
Meksikalı genç bilim adamı, teorik fizikçi Miquel Alcubierre tarafından
bilimsel teori şekline büründü. “Alcubierre Sürüşü” ışık hızından daha hızlı
yer değiştirilebiceğini ve hatta bunun ışık hızını aşmadan da yapılabileceğini
matematiksel bir yaklaşımla savundu.
Dünyamızın uydusu ve yaklaşık dört yüz bin kilometre uzağımızda bulunan
Ay’a geleneksek teknolojimizin ürünü kimyasal yakıtlarla, üç günde
ulaşabilmiştik. Sekiz ışık dakikalık Mars’a ise ulaşmak aylar sürer. Daha
uzaklara ise yıllar ve yıllar ve yıllar. Bize yeni fizik, yani teknoloji,
kısacası “Warp Sürüşü” gerekli.
Warp motorları ne yapıyor?
Yöntemin temeli Einstein teorilerinde yer buluyor. Uzay ve zaman
bükülebilirliği. Farklı anlatımla; uzayın şeklini bozarak iki nokta arasında
kısa yol oluşturmak. Uzay ötesine geçerek, gerçek uzayda kısa yol sağlamak ve
böylece logaritmik ilerlemeyi sağlamak. Bir diğer deyişle aracının önündeki
uzayı bükmek, katlamak ve aracın gerisindeki uzayı genişletmektir.
Warp sürücü motoru, Warp Drive bir süredir NASA tarafından geliştiriliyor.
Bu işin başında doktor Harold White bulunuyor. Teorik olarak motorun tasarımı
da, özel yakıtı da, ihtiyaç duyulacak yakıt miktarı da hazır. Geride sadece iki
aşama kaldı; Evren’de gerçekten yakıt olarak kullanılabilecek “Egzotik Madde”
var mı, varsa nasıl elde edilecek ve bu motoru kullanacak bir uzay aracı nasıl
inşa edeceğiz.
Göreceğiz...
Soru basit. Teorik olarak herşey hazır olduğuna göre, ne zaman ışıktan
hızlı uzay keşfi yolculuklarına çıkacağız. Bunu söylemek o kadar kolay değil.
Henüz aşılması gerekli engeller var. Görellik teorisi yeşil ışık yakmış dahi
olsa, kuantum kütle çekim kuramından henüz onay gelmedi. Ayrıca bir de yakıt
konusu var. Fosil yakıt kullanmayacağımıza göre, yukarıda sözünü ettiğimiz
“Egzotik Madde”, her neyse ve her neredeyse elde edilmeli ve kullanıma
sunulmalıdır. Bilim insanlarının bir bölümü egzotik madde bulunamazsa, ışıktan
hızlı yol alacak uzay gemilerini unutun diyor. İşte NASA prensiplerinde
sevdiğim yön burada devreye giriyor; arayışın sonu yoktur, alternatifler
geliştirmeye devam ediyor bilim insanları. Şu anda motoru geliştiren ekibin
başında bulunan Harold White warp motorunun yeni bir türünü geliştirerek,
egzotik maddeye bile ihtiyaç yok demeye hazırlanıyor. Yeni motor “Kuantum
İticiler”. Bu konu üzerine çalışan ekip NASA’nın Johnson Uzay Merkezi’ndeki
Eagle Works çalışma grubu, kuram ve tasarımlarına her nekadar teori üzerinden
de ilerliyor olsalar ulaşacaklarından çok eminler.
Uzay gemisinin önünde bir warp köpüğü oluşturularak işe başlamak gerekli.
Halkaların içindeki uzay aracına bir “Warp Köpüğü” gerekli.
Onu yapacaklar da iki büyük halka içerisindeki bobinler ve oradan geçecek
elektrik akımı. Bobinlerin içinde bulunduğu halkalar warp motorları ve
yarattıkları elektrik alanı, aracın önündeki uzayı halı misali katlıyor ve uzay
aracı; hızlanmadan, ilerlemeden, kımıldamadan ışık hızının logaritmik
katlarında ilerliyor. Geminin önündeki uzay bükülürken, geminin arkasındaki
uzay geriliyor ve genişliyor. Oluşan dalgaya binen uzay aracı, ışık yılları ile
hesaplanacak uzaklıklara kolaylıkla ve ışık hızını geçmeden gidiyor.
Bir sörfçü düşünün.
Gerçekte sörfçü ve tahtası oldukları yerde durmaktadırlar, bükülen ve
kinetik enerjisini molekülünden molekülüne aktaran dalga her ikisini taşır.
İşte warp motorları bu işi yapıyor. Ancak motorların uzay-zamanı bükebilmesi
için gerekli olan enerji miktarı çok yüksek ve bunun sağlanması, beraberinde yakıtın
taşınması gerekli. Tanıdık yakıtların yanında, ne kullandığımız nükleer enerji,
ne yıldızların kullandığı füzyon enerjisi, ne de antimadde bu işlem için
yeterli olamıyor. Bu aşamadaki önemli detay şu; sadece enerji miktarı yeterli
değil, bir de bu enerji sağlayıcısının uzay-zamanı bükebilecek beceriye sahip
olması da gerekiyor. Diğer taraftan sağlanacak yüksek enerji enerji için
gerekli yakıt miktarı da bir sorun olacaktır elbette. Ancak biliminsanları
teori üzerine yaptıkları hesaplarıyla bu konuya da bir çare buldular; warp
köpüğünü titreştirerek, verimi arttırdılar ve gerekli yakıt miktarı doğal
olarak azaldı. Araştırırken eriştiğim cümle şöyle;” Warp köpüğünü titreştirmek
uzay-zaman sertliğini almaktadır ve tıpkı sıcak su ve köpükle yumuşayan sakalda
jiletin kayması gibi, uzay-zaman da esneklik kazanmaktadır. İnsanoğlunun
nerelerden geldiği düşünülürse, yukarıda saydığım tüm hedeflere bilim insanlarının
söylediği gibi önümüzdeki elli yılda erişilebilineceğini düşünebiliriz.
Peki böyle bir motor yapabilsek neler yaparız?
Biraz hayal gücümüzü kullanalım. Doğal olarak sistemimiz gezegenlerini keşfedip;
olası yaşam imkanı ve maden aramak için gezegenleri kolonileştirirken diğer bir
koldan da en yakın komşumuz Proxima Centauri sistemine beş ayda gidebiliriz. Bu
motorların yerleştireceği uzay gemileri bizleri elli ışık yılı mesafelere
kolaylıkla taşıyacaktır. Böylece, uzayda yol alan sondaların buldukları
yaşanabilir gezegenler kolaylıkla ziyaret edilecektir.
Asimow tarafından söylenilen uzay federasyonu belki bizi hakikaten
bekliyordur ve böylelikle Dünya dışı zeki yaşamla da tanışırız.
Marco Polo, tüccar babası ve amcasıyla dört yıllık bir yolculuk sonrası
Çin’e gitti, kaşif Macellan Dünya’nın çevresini üç yılda dolaştı, Amerika
kıtası yerleşimcileri Avrupa’dan üç aylık yolculuk sonrası oralara
ulaşabildiler, Jules Verne ise Dünya’yı seksen günde dolaşmayı tasarladı.
Şimdi ise hedef yirmi ışık yılı uzaklıktaki öte gezegenlere iki yılda
ulaşmak. Herşey önce hayal etmekle başlıyor.
Yolcu yolunda gerek…