Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler
berber iken…
Ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken…
Az gittim, uz gittim. Dere tepe düz gittim…
Çayır çimen geçerek, lale sümbül biçerek, aylak aylak koca bir güz
gittim…
Bir de dönüp ardıma baktım ki, ne göreyim…
Gide gide bir arpa boyu yol gitmişim…
Masal değil, ben size bilimsel kuram içinde farklı bir diğerini anlatacağım.
Hem de biri “Nobel Ödülü” almışından.
Ancak önemli olan; bu kuramları ne kadar sade ve anlaşılabilir anlatabilirsem,
kendimi o kadar başarılı kabul edeceğimdir. Masal tekerlemeleri kullanmamın
sebebi ise, bu kuramların çok çok ve çok eski dönemleri aydınlatmaya çalışıyor
olmalarındandır. O zamanlar ne deve var, ne berber, ne de masal. Bırakın
bunları, ne Dünya, ne de Evren var, olan sadece bir hiç.
Bugün gördüğümüz, dokunduğumuz veya etrafımızdaki her şey ama her
şey maddeden yapılmıştır. Evrendeki yıldızlar, gezegenler, gök taşları, Güneş,
Ay, Dünya, su, atmosferimiz, bilgisayarımız, ekranımız, siz, ben, hep maddeyiz.
Peki ya madde?
Şöyle anlatayım; Kuarklar proton ve nötronları, proton ve nötronlar
çekirdekleri, çekirdek ve elektronlar atomları, atomlar molekülleri, moleküller
ise maddeleri oluştururlar.
Mikroskopla bile göremediğimiz bazı parçacıklar yine ve hala
göremediğimiz farklı parçacıkları oluşturuyorlar. Diğer taraftan, her şeyin ve
her maddenin boyutları moleküllerinin boyutları ile belirlenmektedir. Molekül boyutları
atomların büyüklükleriyle orantılıyken, atomlar ise çekirdekleri çevresinde
dönen elektronlarının yörüngeleri ile boyut kazanırlar. Bu bahsi geçen yörüngelerin
çapları ve dolayısıyla moleküllerin büyüklükleri ise, elektronların kütlelerine
bağlı olacaktır.
Dolayısı ile diyebiliriz ki, elektronun kütlesi evreni
açıklayabilmek adına çok önemlidir.
Ancak sadece bu değil. Bir soru daha soralım. Nedir kütle?
Ancak sadece bu değil. Bir soru daha soralım. Nedir kütle?
Newton yasaları uyarınca; bir cismin herhangi bir kuvvet tarafından ivmelenme eylemine karşı göstermekte
olduğu dirençtir.
Ya eğer kütle olmasaydı?
Evren özellikle başlangıç aşaması içindeyken ve aslında sonrasında
da, parçacıklarının ışık hızıyla sağa sola uçuştuğu çalkantılı bir denizi
andırırdı. Belki de çok kızgın bireylerinin olduğu, çılgın bir arı kovanını. Bir
önceki paragrafta anlattığım kütle kavramı olmasaydı eğer, elektronların da kütlesi
olmazdı. Böylelikle moleküller ve madde oluşamaz, dolayısıyla; Evren,
yıldızlar, gezegenler, Dünya, amino asitler, canlılar, sen ben oluşamazdık. Bu durumda kolaylıkla ve kesin olarak diyebiliriz ki, kütlenin evren için mutlak bir varoluş etkisi
vardır.
Geri gelelim anlatmaya çalıştığım kuram içindeki kuramımıza. Yaklaşık
on dört milyar yıl önce, ne uzay var, ne de zaman. Hiçliğin içerisinde var olan ise,
sadece ama sadece bir tekillik. Bugün var olan herşeyin kaynağı olan o
tekillik, işte o, ihtişamlı bir şekilde patlıyor.
Büyük patlama, nam-ı diğer Big Bang. Şimdiye kadar gerekçesiyle
birlikte anlatmaya çalıştığım “Kütle” kavramı, işte bu andan itibaren Evrenin
ve içindeki her bir şeyin yaratılışı ile ilgili vazgeçilemez görevine başlıyor.
Bu tartışmanın yaratılış ile ilgli teolojik tarafı farklı bir
yazının konusu olabilir belki ve ancak bu bakışı konunun uzmanlarına bırakmayı
tercih ederim. Ben ise sadece bilimsel kuram ve göreceksiniz ki, kuramın da
ötesine geçmekte olan bilimsel bir bilgi üzerine kendimce kafa patlatmayı
seçiyorum.
Yazıya başlarken hatırlarsanız kuram içinde kuram demiştim. Bu
aşamada, tek başına bir yazının konusu olması gereken “Big Bang”, yani Evren’in
başlangıcı kuramı ile ilgili olarak, ki hak etmediği kadar çok kısa olarak, en azından bir iki cümle paylaşmak isterim.
Bu büyük ve muhteşem patlamanın; nerede, ne zaman ve neyin içinde
veya hangi ortamda oluştuğunu bilmiyoruz. Geçerli fizik kurallarını dahi bilemediğimiz
bu kuram hakkında yorum yapmak ne kadar doğru bilmiyor olmakla beraber, Büyük
Patlamanın bir devamı olan aşağıdaki ilintili kuramın kanıtlanabilir olması,
Evren’in başlangıcı ile ilgili olanın da yolunu aydınlatmaktadır diye
düşünüyorum.
Her şeyin başlangıcı olan Büyük Patlama'nın, hemen saniyenin milyonda biri kadar ertesinde ilk parçacıklar da etrafa saçıldı. Bu parçacıklar saf enerjiydi ve bir kütleleri yoktu. Yukarıda kütle nedir ve ne işe yarar sorusuna cevap ararken, tam da bu konuydu işte aklımızı kurcalayan.
Her şeyin başlangıcı olan Büyük Patlama'nın, hemen saniyenin milyonda biri kadar ertesinde ilk parçacıklar da etrafa saçıldı. Bu parçacıklar saf enerjiydi ve bir kütleleri yoktu. Yukarıda kütle nedir ve ne işe yarar sorusuna cevap ararken, tam da bu konuydu işte aklımızı kurcalayan.
Durum endişe verici; ileride tüm Evren’i ve içindeki her bir şeyi
yaratacak olan parçacıkları oluşturan şey saf enerji, parçacıkların “Kütle”leri
yok ve doğal olarak sağa sola saçılmaları, çarpışmaları ve böylelikle Evren’in ise
sürekli kaynayan bir çorba gibi olması gerekirdi. Sonrası aynı akıbet;
moleküller ve madde oluşamaz dolayısıyla, Evren, yıldızlar, gezegenler, Dünya,
amino asitler, canlılar, sen ben var olamazdık. Ancak, biz var olduğumuza, ben
bu yazıyı yazdığıma ve sen de okuyabildiğine göre, bizim kütlesiz parçacıklar
değişime uğramışlar yani kütle kazanmışlar demektir.
Ama nasıl?
Higgs Bozonu, Higgs Parçacığı veya Tanrı Parçacığı.
1964 yılında Peter Higgs ve bilim adamı arkadaşları Higgs Mekanizması
veya Higgs alanı olarak adlandırılan bir kuram ortaya attılar.
Bu kurama göre; büyük patlama ile “Higgs Alanı” da ortaya çıkıyor
ve beraberinde “Higgs parçacığı”, oluşmakta olan tüm Evren’i kaplıyor. Etrafa
saçılan diğer tüm parçacıklar, farklı şiddetlerde bu her tarafı kaplayan bu
Higgs Alanı ile etkileşime geçiyorlar. Birtakım parçalar bu alanı hiç
hissetmiyorlar. Hissetmeyenler hariç diğerleri etkileşimleri oranında kütle
kazanıyorlar. Eğer bu alanı parçacık düzeyinde incelersek, alanı oluşturan bu
parçacıklara Higgs Bozonu, Higgs Parçacığı veya “Tanrı
Parçacığı” denir.
CERN’den yapılan açıklamalara göre Higgs’in kuramsal
çalışmasından kırk sekiz yıl sonra, iki bin on iki yılında, bu parçacığın
varlığı ki, dolayısıyla Higgs Alanı’nın da varlığı, deneysel olarak doğrulandı.
CERN’de ne oldu diye sormadan önce, önemli bir diğer konuya değinmek gerekir ve
farklı bir soru daha yöneltmek elzemdir. Evren nasıl oluştu? Bu önemli konuyu açıklayan
bir modelimiz de var.
Nedir “Standart Model”.
Teorik fiziğin; Evreni, onu oluşturan yapı
taşlarını, her yeri saran maddeleri ve tüm bunlar arasındaki ilişkileri
açıklayan bir modelidir. Bu model tüm zamanlarda çok iyi çalıştı; çekirdek,
parçacık ve astro fizik alanlarında yapılan tüm çalışmalarla tam bir uyum
gösterdi.
Model toplam yirmi beş parçacıktan oluşur ve bu
parçacıkların biri hariç diğerleri gözlemlenebilmişti. Eksik olan son parçacık
ise çok önemli; maddeye kütle veren ve tüm evreni kapsayan gizli alan, ki Higgs
alanı, ve etkileşim parçacığı da Higgs bozonu veya Tanrı Parçacığı.
Hatta Stephen Hawking bu parçacığın asla
gözlemlenemeyeceği yönünde bahse bile girmişti. Ama o bile kaybetti iddiayı. Şimdi
yeni soruyu sormanın yeri geldi.
CERN’de ne oldu?
Olan aslında müthiş bir keşif. Parçacıklar çarpıştı
ve o güne kadar bir teori olan “Higgs Bozonu” bulundu. İsviçre ve Fransa
sınırında, yerin yüz metre altında, yirmi yedi kilometre uzunluğunda ve halka
şeklinde süper iletken tüneller oluşturuldu ve buna “Büyük
Hadron Çarpıştırıcı” denildi.
Parçacıklar elektrik alan yardımıyla hızlandırıldı, süperiletken mıknatıslar sayesinde tünel içinde tutuldu, aksi yönlerden gelen ve ışık hızına yakın hızlarda hareket eden parçacık demetleri ile çarpışma sonucunda yeni parçacıklar ortaya çıktı, bu parçacıklar incelendi ve “akıllı afacan” bulundu.
Parçacıklar elektrik alan yardımıyla hızlandırıldı, süperiletken mıknatıslar sayesinde tünel içinde tutuldu, aksi yönlerden gelen ve ışık hızına yakın hızlarda hareket eden parçacık demetleri ile çarpışma sonucunda yeni parçacıklar ortaya çıktı, bu parçacıklar incelendi ve “akıllı afacan” bulundu.
Böylece “Big Bang” ötesine bakabileceğiz ve
başlangıcın öncesine de bakabileceğiz. Belki beraberinde ve eğer bozonu kontrol
altında üretebilirsek, sınırsız enerjiye de ulaşabileceğiz.
Hedef heyecan verici, ki sonrasında
ver elini uzak galaksiler ve belki farklı evrenler.